Siyaset; nebevi düşüncenin/anlayışın/yürüyüşün hayata aktarılmasıdır. Bu yüzdendir ki siyasete; yaşama, yaşatma ve yönetme sanatı olarak bakarız. Bu sanatı, kendine has yol, yordam ve yöntemlerle düzenlemeyi de politika olarak görürüz.
Siyasetçi; nebevi bir anlayışla yaşamayı, nebevi bir anlayışla yaşatmayı, nebevi bir anlayışla yönetmeyi halife şuuruyla gerçekleştirirken ümmet anlayışını öne çıkarır.
Politikacı; dünyevi çıkar ve kaygılarla dünyaya dönük bir anlayışla kendisi için yaşamayı öncelerken başarıyı, zaferi, güzellikleri kendisinin uhdesinde görerek bireyselliği, ırkdaşlığı öne çıkarır.
Siyasetçi ve politikacı bağlamında; siyasetçimi yoksa politikacımı diye sorsak, elbette ki siyasetçiyi önemseriz.
Siyaset; iddia, ideal ve gaye olmadan kuru, yavan, masalımsı bir anlayışla yapılamaz. Siyaset; bireysel, ferdi çalışmalarla değil, organizeli plan, program eşliğinde ve güçlü bir teşkilatla, birlik içinde yapılır. Siyaset günü birlik anlayışlarla değil, uzun soluklu bir anlayışla hak adına halkla yapılır. Siyasetin her kademesinde istişare ve şura vardır. Keyfiyet olmadan ehliyet, liyakat açılımıyla basiretli, ferasetli, dirayetli şahsiyetlerin ibadet aşkıyla meydana çıkardıkları olgularla yol alınır. Hiçbir zaman ve zeminde, en zor şartlarda olgularla algılar yer değiştirmez.
Siyasette, tavandan tabana, tabandan tavana doğru olan yaklaşımlar kardeşlik değerleri içinde olmalıdır. Tavan tabanına kibir, yücelik, bencillik hislerinden uzak bir yaklaşımla koşarken, tabanda tavanına gönül hoşluğu içinde koşarak ahlakı ve insanı bir düzeyde kucaklaşa bileceklerdir. Tabanından kopan tavan, sert esen bir rüzgarlarla köklerinden kopması ve de savrulması durdurulamaz.
Siyaset, gevşekliği ve boşluğu kabul etmez. Siyaseti yürüten teşkilat, gevşeyerek, gevşetilerek ayakta durdurulamaz. Nimeti de, külfeti de hak ölçeğinde paylaşarak ve birbirini kontrol etmeden, birbirini tamamlamadan ve tanımadan ayakta kalınmaz.
İşleri, sorumlulukları, görevleri savsaklamak, sulandırmak, yokuşa sürmek, oyalamak ve oyalanmak, dedi kodu üretmek, kardeş kuyusu kazmak yıkılışın ve bitişin sinyallerinden başka bir şey olmaz.
Siyasetin içinde olan kadınların yönetime dönük çıkardığı yangınları söndürmek, süper güçlerin savaşlarını durdurmaktan çok daha zor bir iş olduğu tarih sürecinde kurmuş olduğumuz devletlerin hazin tükenişleriyle çok net anlaşılmaktadır. Koca bir devlet, koca bir ordu, koca bir teşkilat rahatça yönetilebilinirken, yönetime yakın olan kadınların fiili hal ve hareketlerini yönetmek çok daha zor olabilir.
Siyasetçiler; ideallerden, değerlerden uzaklaşarak sadece masa, makam, pasta, para, şan ve üst düzeye yakınlık göstergesi içinde yürürseler yolun sonu hüsrana çıkar.
Siyaset yapıcılar vicdanları küçültüp cüzdanları büyüttükçe teşkilat anlayışı veya terbiyesi siyaset-i nebevinin dışına taşar. Yanlışlar, haksızlıklar ve zulüm karşısında susuldukça Allah’ın emir ve yasakları, yöneticilerin emir ve yasalarıyla yer değiştirmeye başlar. Sonuçta yöneticilerin tutmuş olduğu siciller ne kadar iyi olsa da“Kiramen Katibin”in tuttuğu sicilleri yansıtmadığı gibi hayra da çeviremez.
Siyaset-i nebevide milletin emanetine talip olanlar millete ve milletin yaşadığı coğrafyaya ihanet edemeyeceği gibi, millet nasılsa yöneticiler de öyle idare edeceği gerçeği göz ardı edilmeden bilinmesi gereken cahillere de, zalimlere de Allah’ın yardımın ulaşmayacak olmasıdır.
Siyaset-i nebevide, “Seyfullahı”, ve de “Sıbğatullah” (bak Bakara-138’e) unutarak gerçek siyasetin yapılmayacağı kanısındayım.
Siyasette unutulmayacak bir şeyde, eğer kişi/toplum kendi hakkındaki hükmü değiştirmedikçe, Allah o kişi/toplum hakkındaki hükmünü değiştirmeyecek olmasıdır.
Selam ve dualarımla…
Tevfik BALA
Commentaires